24 Oca 2007

VARROA NEDİR ?

VARROA MÜCADELESİNDE ORGANİKASİT UYGULAMALARI
Uz. Duran ÖZKÖK Dr. A. İhsan ÖZTÜRK
Ege Tarımsal Arastırma Enstitüsü Müdürlüğü Menemen-İzmir/TURKEY
Pek çok canlı türünde olduğu gibi bal arılarını (Apis mellifera L.) da etkileyen, yaşama gücünü ve verimini düşüren bir çok hastalık, parazit ve zararlılar vardır. Bal arısı enfeksiyöz ve paraziter hastalıklarının tümü bulaşıcı nitelikte olup, önlem alınmadığı taktirde arılık içerisinde, arılıklar arasında, gezginci arıcılık nedeniyle bölgeler arasında, ana arı ve koloni ticaretiyle de Ülkeler arasında yayılarak kısa bir süre içerisinde tüm dünya arıcılığını etkileyecek duruma gelmektedir.
1976 yılında ülkemize Bulgaristan'dan girdiği belirlenen Varroa (Varroajacobsoni Oudemans) akarının yoğunluğuna bağlı olarak kolonilerimiz bakteriyel,fungal, viral hastalıklardan ve diğer parazitlerden daha fazla etkilenmeye başlamışlar ve verimleri düşmüştür. Benzer şekilde, 1986 yılında ithal edilen balmumu ile Türkiye'ye girdiği belirtilen ve tehlikeli ve bulaşıcı hastalık olan kireç hastalığı(Ascosphaera apis) bütün bölgelerimize yayılmış ve arıcılığımızın en büyük sorunlarından biri olmuştur.
Ülkemizde akar ve hastalıklarla mücadele amacıyla çeşitli kimyasal maddeler ve ilaçlar yıllarca bilinçsizce kullanılmıştır. Yanlış kullanımların sonucu olarak bu ilaçlara karşı dirençli varroa hatları oluşmakta, kullanılan ilaçların etkinlikleri azalmakta ve ilaç kalıntıları gıda güvenliği ve insan sağlığı bakımından önemli bir sorun haline gelmektedir. Arıcılığı gelişmiş ülkelerde bal arısı hastalık ve parazitleriyle mücadele, kimyasal, genetik ve kültürel kontrol yöntemleri üzerlerinde yoğunlaşırken ülkemizde çoğunlukla kimyasal mücadele yöntemleri uygulanmaktadır. Fakat son yıllarda, hastalık ve zararlı etmenlerinin kullanılan kimyasallara karşı direnç kazanmaya başladıkları bir çok çalışmada kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, kullanılan kimyasal maddelerin bal ve balmumunda kalıntı bırakmaları daha ciddi sorun oluşturmaktadır. Örneğin, arı ürünlerindeki ilaç kalıntısı nedeniyle Avrupa Topluluğu 2002 yılında (Çin'den ithal edilen arı ürünlerine yasaklama getirmiştir. Bu problemleri aşabilmek amacıyla Amerika, Avrupa ülkeleri ve Avustralya gibi
ülkelerde parazitlere ve bulaşıcı hastalıklara karşı dirençli arı hatlarının yetiştirilmesi ve balın doğal yapısını bozmayacak doğal ilaç uygulamaları ön plana çıkmıştır.
Günümüzde dünya arıcılığının en büyük sorunlarından birisi Varroa akarının (Varroa jacobsoni Oudemans=Varroa destructer) neden olduğu varroatosis hastalığıdır. Varroa bal arılarının larva, pupa ve erginleri üzerinde yaşayan, onların kan sıvısını (haemolymph) emerek beslenen ve kolonide uzun süre dikkati çekmeden çoğalan çok tehlikeli bir dış akardır . Yukarıda kısaca özetlenen problemleri çözebilmek için son zamanlarda varroa mücadelesinde, gıda güvenliği ve insan sağlığına zararlı etkileri olmayan doğal maddeler aranmaya başlamıştır. Bu çalışmalar neticesinde Formik asit, Laktik asit ve Okzalik asit amaca uygunluk bakımından tercih edilen doğal maddeler olmuştur.

Varroa ilk kez 1904 yılında Java adasında Hint arısı olarak bilinen Apis indica (=Apis cerena) üzerinde tespit edilmiştir. Günümüzde Avustralya kıtası hariç bütün dünyaya yayılmış durumdadır .
dünyadaki yayılışı.
Çizelge 1. Varroa jacobsoni Oudemans'
Yıllar Yayılma alanları
1904 Java adası
1912 Sumatra Adası
1948 Singapur
1959-1964 Japonya,Rusya
1967-1978 Doğu Avrupa
1971 Brezilya
1974-1978 Güney Amerika
1975-1978 Kuzey Amerika
1976-1983 TÜRKİYE
1980 Afrika
1982 Fransa
1984 İspanya,İtalya
1987 A.B.D,Kanada
1992 İngiltere
2000 Yeni Zelanda
1970 yılında Kafkaslar üzerinden Bulgaristan?a arı nakli ile geçen varroa 1976 yılında Bulgaristan?dan Trakya bölgesine doğal bulaşma yolu ile girmiş,1977-1978 yıllarında Ege bölgesine gezginci arıcılar tarafından taşınmıştır.Varroa 4-5 yıl gibi kısa bir sürede ülke çapına yayılmıştır.
Varroa jacobsoni'nin Yaşam Döngüsü:
Yumurtanın Açılması ve Larva Dönemi ;
Dişi akar tarafından kapalı gözlere yumurtanın bırakılmasından 24 saat sonra 6 bacaklı larvalar yumurtadan çıkar. Varroa'nın embriyo gelişmesi bir günde tamamlanmakta ve larvalar yumurta içinden çıkarak serbest hale gelmektedirler. Bunlar 48 saat sonra 8 bacaklı protonymph dönemine girerler.
Protonymph ve Deutonympli Dönemi;
Varroa'mn larvasi deri değiştirerek 8 bacakh protonymph dönemine geçer. Protonymph'ler petek gözler içinde gelişmekte olan arı larvalarının kan sıvısını emebilirler. Dişiler yaklaşık 0.68 x 0.71 mm boyutlarında küre şeklinde ve beyazdır. Erkekler ise, şeffaf beyaz renkte olup 0.67 x 63 mm boyutundadır.
Protonymph döneminden erkekler 3-4 günde, dişiler 5 günde deutonymph dönemine geçerler. Deutonymph dönemi ise erkek ve disilerde 1-2 gün kadardır. Bunlarda bu süre içinde arı larvası veya pupası üzerinde beslenmeye devam ederler.
Dişi deutonymph yumurta seklinde 0.94 x 1.36 mm büyüklüğündedir. Önceleri beyaz olan rengi ergin olmaya yakın yeşilimsi beyaza dönüşür. Erkek deutonymph ise yuvarlak, 0.76 x 0.72 mm büyiüklüğünde, sarımtırak beyaz renklidir.
Yapılan araştırmalara göre, dişi akar tam gelişmesini yaklasık 5.8 günde, erkek akar ise 6.6 günde tamamlamakta ve ergin bireyler meydana gelmektedir. Petek gözünde, yaşlı dişi ve yeni çiftleşmiş genç dişi akarlar, genç ergin arının gözden çıkışına kadar petek gözde kalırlar ve arı ile birlikte gözü terk ederler. Erkekler çiftleştikten sonra kapalı gözler içerisinde beslenemeyerek öldüğü için arı üzerinde bunlara rastlanmaz. Genç ergin arılar petek gözünü terk edinceye kadar eğer protonymph veya deutonymph gelişmelerini tamamlayamamış olanlar varsa bunlar da petek göz içerisinde ölmektedirler.
Genç dişi akarlar yumurtlamak için 4-13 gün sonra tekrar uygun bir petek gözü bulmaya çalışır. Çoğunlukla her bir petek gözü içine bir akar yerleşir (birden fazla da girebilir) ve arı larvasının kan sıvısını emmeye başlarlar.
Varroa'nın Ömür Uzunluğu ve Döl Sayısı :
Dişi varroa'nın ömür uzunluğu yazın 2-3 ay, kış döneminde ise 5-8 ay kadardır. Akarlar kolonide kuluçka gözünün bulunmadığı kış aylarında, yumurta bırakmadan işçi arıların üzerinde yaşarlar. Kışı geçiren dişi akarlar, ilk baharda olumsuz çevre koşullarına karşı daha az dayanıklıdır. Yaz döllerinin dişileri ise dış faktörlerden pek etkilenmezler. Çevre direnci adı verilen dış etkenler arasında asalak ömrünü sınırlayan en önemli faktörler; ani iklim değişikliği, kuvvetli hava sirkülasyonu, güneş ışığı, ortamdaki oksijen ve karbondioksit yoğunluğudur.
Akarın mart ayı sonlarından ekim ayı başlarına kadar yani yaklaşık 6-7 aylık bir üreme periyodu içinde ortalama 18 günde bir döl verdiği dikkate alınırsa, 34 °C' de teorik olarak 10-11 döl verebileceği hesaplanabilir.
Varroa'nın Bulaşma Yolları :
Bulaşık bir kolonide ergin arılar çoğunlukla sadece birer ara konukçudur ve akar için taşıyıcıdır. Varroatosis'in kaynağı durumunda olan akarla bulaşık arıların
kovandan uzaklaştıkları mesafeler, zararlının bulaşabileceği doğal alanlar olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde Varroa'nın hızla yayılmasında, zorunlu olarak yapılan gezginci arıcılığınn büyük etkisi olmuştur. Asalağın doğal yolla girmesinin güç olabileceği Doğu Anadolu'nun vadi ve dağ geçitlerindeki sabit kovanlar, varroalı kolonilerin bölgede konaklamaları sırasında bulaştırılmıştır. Binlerce ilkel kovanda etkili ve pratik mücadele yöntemi uygulanamadığı için akar populasyonu giderek yükselmiş ve temiz kolonilere bulaşma kolaylaşmıştır. Bundan başka, bulaşık bölgelerden yapılan ana arı ve oğul arı alımları akarın yayılması hızlandırılmıştır.
Ergin dişi akarın, larva ve ergin arılar üzerinde yaşamaları, arıdan arıya, koloniden koloniye ve bir arılıktan diğer bir arılığa geçebilme özelliğinden dolayı ana arı ve arı kolonisi ithalat-ihracatı ile de ülkeler ve kıtalar arası bulaşmalara neden olmaktadır. Bal arısında büyük zarar yapan bu dış akarın bulaşma nedenleri aşağıdaki gibi özetlenebilir;
1. Bulaşık kolonilerden sağlıklı kolonilere yavru ve genç işçi arı verilmesi,
2. Kolonilerin kontrolsüz olarak birleştirilmeleri ve suni oğul üretimi ile yeni kovanlann oluşturulması,
3. Bulaşık arılarının kovanlarını şaşırarak diğer kovanlara girmeleri, özellikle erkek arıların kovanlarını şaşırmaları,
4. Oğul kontrolu için gerekli önlemlerin yeterince alınmaması ve başı boş çıkan oğulların kaçması,
5. Arılık içerisinde ve arılıklar arasında zayıf koloniler nedeniyle meydana gelen yağmacılık,
6. Zararlıyla etkin mücadelede yapılamaması,
7. Gezginci arıcılığın denetimsiz bir şekilde yapılması,
8. Zararlının tehlikeleri konusunda kimi arıcılann yeterli bilgiye sahip olamamaları ve toplu mücadeleye önem verilmemesidir.
Kovanda Varroa'nın Tespiti :
Varroa öncelikle, ekseriyetle erkek arı yumurtası yumurtlayan yaşlı ana arıların bulunduğu kolonilerde daha sonra sırasıyla zayıf kolonilerde, yağmacılık yapan kuvvetli kolonilerde ve oğul vermeye hazırlanan kolonilerde gorülür. Bulaşıklık oranı 1-3 yıl içinde % 20-30'a ulaşınca zararlı gözle görülür duruma gelir. Ancak bu yoğunluktaki kovanlardan akarın temizlenmesi oldukça zordur. Aslında arı akarını erken teşhis etmek ve gerekli tedavi yöntemlerini vakit geçirmeden uygulayabilmek, zararlının yayılma hızının önlenmesi ve koloninin en az zararla kurtarılabilmesi bakımından çok önemlidir. Eğer koloninin bulaşma düzeyi bilinirse bulaşmanın derecesine bağlı olarak da uygun bir mücadele programı hazırlanabilir. Akar teşhisini her mevsimde yapmak mümkündür. Bunlar iki ana grupta toplanabilir.
a) Mevsimsel inceleme: Ölü dişi akarlara kovan köşelerinde de rastlanabilir. Kapalı erkek yavru gözleri, ince uçlu bir pens yardımıyla açılarak, dışarı çekilen arı larvalarının gözden geçirilmesi ile de yavrulardaki bulaşıklık durumu belirlenebilir. Dişi akarları ergin arılar üzerinde çıplak gözle görmek mümkündür. Akarların larva, protonymph ve deutonymph'lerini petek gözler içinde görmek için büyüteç kullanılmalıdır. Canlı arılar üzerindeki akarları teşhis edebilmek içinde 150-200 kadar arı örneği bir fırça yardımı ile açık yavru gözlü çerçeveler üzerinden bir kavanoza alınır, eter püskürtülerek bayıltılır ve beyaz bir karton üzerine dökülerek arılardan düşen dişi varroa erginleri sayılır. Aynca bayılan arılar üzerinden konukçularını terk ederek kavanoz çeperlerine ve dip kısma yapışan akarlarda sayımda göz önüne alınmalıdır. Eterin bayıltıcı etkisi geçtikten sonra açık havada gölge bir yerde bir süre bekletilen arılar ayılıp tekrar kovanlarına dönebilirler. Kış mevsiminde bulaşıklık tespiti, arıları üşütmeden kovan dip tahtası üzerindeki artıkların bal mumu döküntülerine yapışmış akarların ve yeni ölmüş arıların incelenmesi ile yapılmalıdır.
b) Yapışkan Kağıt Metodu: Vazelin sürülmüş ve üzerine 2.5 x 2.5 mm delik gozüne sahip tel ızgara yerleştirilmiş beyaz kağıt kovan dip tahtasına yerleştirilir. Bu tuzak günlük olarak kontrol edilir. Dökülen akar (ergin arılar üzerinde bulunan akarların, günlük % 1.5-3'u doğal olarak dökülmektedir) ve kolonideki ergin arı miktarına bağlı olarak bulaşıklık düzeyi hesaplanarak mücadeleye karar verilebilir.
c) Silkme ve Yıkama Metodu: Bir litrelik cam kavanoz yarısına kadar su ile doldurulur, içine yarım yemek kaşığı sıvı deterjan ilave edilir. Açık yavrulu petekler üzerinde 150-200 kadar ergin arı kavanoza fırça yardımı ile silkilir, kavanozun ağzı kapatılarak birkaç dakika çalkalanır. Beyaz bir tülbent üzerine dökülerek arılar ve akarlar ayrılarak sayılır ve bulaşıklık düzeyi hesaplanır.
Varroa'nın Arı Kolonileri Üzerinde Yaptığı Zararlar:
Varroa'nın arı kolonileri üzerinde yaptığı zararlar şu şekilde özetlenebilir;
1. Kolonilerin gelişme hızını ve üretim etkinliğini azaltmaktadır.
2. Arı üzerinde açtığı yaralar, zararlı organizmaların vucuduna girmesine ve enfeksiyon oluşturmasına neden olmaktadır.
3. Bal arılarının larva ve pupasının kanı ile beslenmesi nedeniyle arılarda protein kaybına sebep olmaktadır.
4. Mikrobik enfeksiyon ve protein kaybı bal arılarının ömür uzunluklarını azaltmakta ve kış kayıplarının fazla olmasına neden olmaktadır.
5. Varroa'dan kaynaklanan arı sayısındaki azalmalara bağlı olarak yavru hastalıklarının (Amerikan yavru çürüklüğü, Avrupa yavru çürüklüğü, kireç hastalığı, taş hastalığı vb.) ortaya çıkma sıklığı artmaktadır.
6. Pupa döneminde zarar gören arının canlı ağırlığında % 6-25 ve serum proteininde % 60'a ulaşan azalmalar görülmektedir.
7. Bir işçi arı gözünde 6 veya daha fazla akarın bulunması çıkan ergin arıların kanat, bacak ve abdomenlerinde sağlıklı olmayan yapılaşmaya neden olmaktadır.
8. Erkek arılann canlı ağırlıklarında ve sperm üretimlerinde % 50'lere varan oranlarda azalmalara neden olmaktadır.
9. Tarlacı işçi arıların üzerinde belli bir ağırlık yapmaları nedeniyle onların uçuş etkinliğini azaltmakta polen ve nektar toplama aktivitelerini azaltmaktadır.
10. Kolonideki aşırı bulaşıklık (% 30'un üzerinde) nedeniyle koloniler kovanı terk
edebilmektedir.

GÜNÜMÜZE KADAR VARROA MÜCADELESİ :

Kimyasal mücadele:
Varroa'nın ülkeler arasında hızla yayılmaya başlaması ile birlikte, birçok ülkede bu akarla mücadele amacıyla birçok, akarisit, insektisit ve pestisit kullanılmaya başlanmıştır. Kullanılan bu kimyasal maddelerin (sistemik etkili olanlar dışında) kapalı gözler içindeki varroa'lar üzerine etkileri bulunmamaktadır. Kimyasal madde uygulanması ile kapalı gözler içinde % 10-30 oranında varroa populasyonu canlı olarak kalabilmektedir. Bu durum varroa'nın koloni içerisindeki etkinliğini sürdürmesine neden olmaktadır.
Varroa miicadelesi için geçmiş yıllarda; toz halinde (malation, naftalin, timol, klorobenzilat), buhar halinde (mentol, timol, formik asit, naftalin), püskürtme şeklinde (kelthane ve amitraz aktif maddeli Taktik®). fumigant olarak (dicofol, phenothiazine brompropylate etken maddeli Folbex-V.A.® ve amitraz etken maddeli Rulamit-V.A.®), sistemik etkili (cumaphos etken maddeli Perizin®) ve yavaş salınım etkili olarak (fluvalinate etken maddeli Apistan® ve flumetrin etken maddeli Bayvarol®) vb. bir çok ilaç yoğun olarak kullanılmıştır.
Günümüze kadar varroa'nın varlığına rağmen verimli bir arıcılık ancak kimyasal tedavilerle mümkün olmuştur. Fakat son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalar bu maddelerin kovandan elde edilen ürünlerde depolandıklarını, gıda güvenliği ve insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaştıklarını göstermektedir. Aynca, varroa akarı kimyasallara karşı dirençli hatlar meydana getirmekte ve bu kimyasalların etkinlikleri zamanla azalmaktadır. Bu nedenle varroa ile kimyasal miicadelede aşağıdaki hususlara çok dikkat etmek gerekir.
1. Laboratuar testlerinden geçirilmemiş, arı ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olabilen kimyasa! maddeler kullanılmamalıdır.
2. İlaçlar önerilen dozda ve şekilde uygulanmalıdır.
3. İlaç uygulamaları yavru üretiminin en az seviyede olduğu erken ilkbahar ve geç sonbahar aylarında yapılmalıdır.
4. Kullanılan kimyasal ilaçların bal, balmumu gibi arı ürünlerinde kalıntı bırakması nedeniyle insan sağlığının geleceği açısından bu ürünlerde kalıntı analizlerinin mutlaka yapılması gerekir.
5. Bal hasadından en az 6-8 hafta önce ilaç uygulamalarına son verilmelidir.
6. İlaç uygulamaları kimyasal maddelerin özelliklerine göre belirli hava sıcaklığında yapılmalıdır.

Biyolojik Mücadele:

Varroa'nin erkek arı gözlerini tercih ettiğini göz önüne alacak olursak, uygulanacak bir yöntemle de akar sayısı önemli derecede azaltılabilmektedir. Bu amaçla, bulaşık koloninin orta kısmına, üst kısmında 5-6 cm kadar petek parçası takılmış bir veya iki, yarısı boş çerçeve yerleştirilir. Bu yarım çerçeveler işçi arılar derhal erkek göz örmeye başlarlar.Gözlere bırakılan yumurtalardan çıkan larvalar5-6 günlük olup gözler tamamen kapatıldığında, verilen çerçeveler alınarak petekler imha edilir.Bu uygulamanın, koloninin genç işçi arıya en az gereksinim duyduğu bal tutumu döneminin sonlarında ve 3-4 defa yapılması halinde varroa sayısı kovanda önemli oranda azaltılabilecektir. Erkek yavru gözlerinin bulunduğu peteklerin kovana yerlestirilmesi ve bu gözlerin kapatılmasından sonra bunların çıkartılarak akarlann öldürülmesi ile de biyolojik mücadele yapılmaktadır.

Mekanik Mücadele :

Son yıllarda Almanya'da yapılan uygulamalarda kış aylarında kolonilerin giriş delikleri açılarak ana arının yumurtlaması durdurulmaktadır. Soğuk günlerde yavru bulunmayan kolonilerde varroa'nm besin bulamayarak kovan dip tahtası üzerine düşmesi ile varroa mevcudunun büyük oranda azaldığı ve böylece daha az ilaçlama yaparak varroa'nın kontrol altına alınabildiği bildirilmektedir.

Plastik Petek Kullanımı : Arıların normal olarak temel pelek üzerinde ördükleri işçi arı gözlerinin genişliği, gözün ağız kısmında ve tabanda aynı genişliktedir. Ancak plastik peteklerde gözün çapı tabana inildikçe genişlemekte ve hacmi artmaktadır. Apis Nova Product (ANP) olarak piyasaya sürülen bu plastik peteklerde gözlerin hacminin daha fazla olması nedeniyle larvanın daha fazla arı sütüyle beslendiği ve daha hızlı gelişerek 18-19 günde ergin duruma geldiği belirtilmektedir. işçi arı yavrularını plastik petek gözler içerisinde, normal petek gözlerinden daha kısa sürede ergin duruma gelmesi yavru varroalann işçi arıların petek gözleri terk etmeleri nedeniyle gelişmelerini tamamlayamadıkları için ölmelerine neden olmaktadır.

Genetik Kontrol Yöntemleri:
Son yıllarda Amerika, Avrupa ve Avustralya gibi birçok ülkede parazitlere ve bulaşıcı hastalıklara karşı dirençli arı hatlarının yetiştirilmesi çalışmalarına hız verilmiştir. Bu amaçla değişik balarısı genotiplerinin hijyenik davranışları (temizlik davranışları) ve koloni özelliklerinin belirlenmesine ilişkin çalışmalar yapılmakta ve uluslararası projeler yürütülmektedir. İsrail?de bal arılarının varroa'ya dayanıklılıklarının genetik farklılıkları üzerinde yapılmıştır. Bunun için İtalyan (Apis mellifera ligustica), Karniyol (Apis mellifem carnica) ve Kafkas (Apis mellifera caucasica) ana arılarından oluşturulan F1 kolonilerinde varroa bulaşıklık oranları belirlenmiş, incelemeler sonunda italyan, Karniol ve Kafkas gibi farklı genetik hatların ana arıları arasında dayanıklılık bakımından önemli genetik farklılıklar bulunduğu belirlenmiştir.
Yugoslavya'da varroa akarına dayanıklı ve hassas kolonileri ayırmak için geniş bir seleksiyon yapılmıştır. Varroa bulaşıklık seviyesi düşük olan kolonilerden yetiştirilen ana arıların akara karşı daha dayanıklı, yoğun bulaşık olan kolonilerden elde edilen ana arıların ve kolonilerin, zararlıya karşı daha hassas oldukları hakkındaki ilk belirtiler saptanmıştır.

VARROA MÜCADELESİNDE ORGANİK ASİT KULLANIMI :

Günümüzde özellikle Avrupa Topluluğu ülkelerinde insan sağlığı ve buna dayalı olarak da gıda güvenliği üzerinde yoğun olarak çalışılan konulardır. Bu noktada arı ürünleriyle ilişkin olarak varroa mücadelesi için gıda güvenliği ve insan sağlığına zararlı etkileri olmayan doğal maddeler aranmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar neticesinde yapılan araştırmalar ışığında Formik asit, Laktik asit ve Okzalik asit amaca uygunluk bakımından Avrupa Topluluğu tarafından tercih edilen doğal maddeler olmuştur. Aşağıda bu maddelerin bazı özellikleri ve doğru bir şekilde kullanımlarına ilişkin bilgiler bulunmaktadır.

Formik Asit (CH2O2) :

Renksiz, uçucu, ve zayıf bir organik asittir. Doğal olarak karıncalarda, bazı sokucu böceklerde, ısırgan otunda ve sabun ağacında bulunur. Turpentin maddesinin hava ile oksidasyonunun bir ürünü olarak da meydana gelebilir. Temel ticari kaynağı ise sodyum formatın sıcaklık ve basınç altında karbon monoksit ile reaksiyonu sonucu ortaya çıkan üründür. Formik asit kimya sanayiinde, boyama ve sepilemede (dericilik) bazı derilerin asidik boyanmasında ve boyanın deriye sabitlenmesinde pH (asitlik) kontrolü için kullanılmaktadır.
Formik asidin varroa mücadelesinde kullanılması, bu asidin buharlaşma özelliğinden faydalanılarak (fümigant etkili) gerçekleştirilmektedir. Uygulama döneminde kovan girişlerinin ve havalandırma deliklerinin tamamen açılması gerekir. Formik asit için birçok etkin uygulama metodu bulunmuştur. Bu metotlar genellikle formik asidin zaman içerisine yayılan buharlaşma özelliğine dayanmaktadır, bununla birlikte bazı metotların 1-4 günlük aralıklarla tekrarlanması gerekir. Formik asit, endüstriyel kimyasal satıcılarından veya az miktarlarda eczanelerden (% 80- 85'lik) satın alınabilir. Gerekli uygulama malzemelerinin teminine bağlı olarak her ölçekteki arılıklarda özellikle standart çerçeveli kovanlarda kullanılması tavsiye edilmektedir. Uygun malzeme varsa kullanımı pratiktir.Uygulama yöntemine göre kullanım periyodu değişmektedir. Örneğin poşet metoduyla uygulandığı zaman gerekli olan asit 3-4 haftalık bir periyotta bir kez uygulanırken diğer bazı metotlarda günlük buharlaşma miktarına bağlı olarak 1-4 gün aralıklarla 3-6 kez tekrarlanması gerekmektedir. Formik asit bir düzeye kadar kapalı gözlerdeki varroalara da etki etmektedir. Formik asit balın doğal bir maddesi (balda % 0.1-0.5 oranında bulunmakladır) olmakla birlikte balda kalite problemleri meydana gelmemesi için bal hasadından 6-8 hafta önce uygulamayı bitirmek gerekir.10-25 °C'ler arasında başarılı sonuçlar vermektedir. 10 °C'nin altındaki düşük sıcaklıklarda buharlaşma oranı azalacağından tedavi süresi uzamakta ve etkinliği azalmaktadır. Aynı şekilde 30 "C'nin üzerindeki sıcaklıklarda da hızlı buharlaşması nedeniyle arı ölümleri ve ana arı kayıplarına neden olabilmektedir. Uygulama için günün rüzgarsız ve kovanlann açılabileceği sıcaklıktaki herhangi bir zaman (öğleden sonraları) tercih edilmelidir. Erken ilkbahar (bal hasadından en az 6-8 hafta önce) ve geç sonbaharda uygulama metodunun gerektirdiği sayıda tekrarlanmalıdır.
Uygulanan yönteme göre; plastik poşet yöntemiyle erken ilkbahar ve geç sonbaharda birer uygulama olmak üzere % 65'lik 250 ml, emici ped'lerle erken ilkbahar ve geç sonbaharda % 65'lik 30 ml 3-6 kez, buharlaştırma aletleriyle erken ilkbahar ve geç sonbaharda % 65'lik 150 ml formik asit ve doğrudan dip tahtasına uygulamada erken ilkbahar ve geç sonbaharda % 65'lik 15'er ml formik asit solüsyonu 3-4 gün arayla 3-6 kez uygulanır. Formik asit çeşitli şekillerde uygulanabilmektedir. Bu yöntemlerden pratik olanlar aşağıda açiklanmıştır;
Plastik Poşet Yöntemi:
Bunlar içleri emici malzemeyle doldurulmus kendiliğinden kapatılabilen derin-dondurucu veya sebze torbalarıdır (örneğin: kilitli=zipli torbalar). Poşet metoduyla formik asit 3-4 haftalık bir periyotta yavaş yavaş salınır. 27- x 28 cm ölçülerindeki kilitli poşet içine yaklaşık 2-5 mm kalınlığında poşete sığacak ölçülerde kesilmiş ve üzerinde herhangi bir yazı bulunmayan 250 ml formik asidi emebilecek kalınlıkta ambalaj kartonu konulmaktadır (bunun için önceden 250 ml su ile test yapılabilir). Her poşete 250 ml % 65'lik formik asit doldurulur. Havası alınarak poşet kapatılır, hava geçirmez kapaklı plastik bir kap içine istiflenir.
Kovanlara uygulamadan önce formik asit poşetleri bulunan kabı derin-dondurucuda 1-2 gün bekletilerek sıcaklığı düşürüldüğü taktirde buharlaşması azalır ve Kovanlara uygulaması kolaylaşır. Plastik poşetlerin bulunduğu kap arılığa getirilir, içerisinde formik asit emmiş karton bulunan poşetin bir kenarına yakın enine kesilerek (1 x 24 cm ölçülerinde) 5-10 çerçeve arasında arısı bulunan koloni için 1 pencere açılır. Ballığı bulanan bir koloni (10 çerçeveden fazla arısı bulunan) için poşetin her iki kenarına birer pencere açılır (10 gün sonra bir de orta kısmına pencere açılır). Dört çerçeve ve daha az arısı bulunan ruşet kovanlar için daha küçük poşetlerle büyük kovanlara kullanılanların yarısı kadar formik asit kullanılmalıdır.
Her kovan için bir poşet olacak şekilde açılan pencere arılara dönük şekilde çıtaların üst kısmına veya kovan dip tahtasına yerleştirilir (çıtalann üst kısmına veya dip tahtasına konulma durumu arıların kovan içinde yoğun olarak bulundukları kısma göre ayarlanmalıdır). Soğuk havalarda, eğer salkım genellikle dip tahtasından uzakta örtü tahtasına yakın bulunuyorsa poşeti çıtaların üzerine yerleştirilir. Eğer arılar dip tahtasına yakın ve sıcaklık orta düzeyde ise poşet dip tahtasına yerleştirilebilir. çıtaların üzerine koyarak kullanılacaksa pencere açıklıkları (üst çıtalara dik bir şekilde açılmalı ve kovan örtü tahtası ve çıtalar arasında poşetin sıkışmadan formik asidin kolayca buharlaşabileceği bir boşluk olması gerekir.
Emici Pad Yöntemi:
Emici pad'ler formik asidi emebilecek herhangi bir materyal olabilir. (örneğin: pamuklu bez peçete, birkaç kağıt havlu veya kağıt çocuk bezleri). Materyal, % 65'lik 30 ml formik asidi hiç damlatmaksızın emebilmelidir. Olası malzemelerin emiciliklerini belirlemek için aynı miktarda su ile önceden test edilmelidir.
Pad'in yerleştirileceği çıtaların üzerindeki arılar duman verilerek uzaklaştırılır. Emici pad çıtalar üzerine yayılır ve yüksek hacimli bir şırınga ile 30 ml % 65'lik formik asidi pad'e enjekte edilir. Eğer sıcaklık 25 °C'nin üzerinde veya salkım dip tahtasına yakınsa pad dip tahtasına yerleştirilebilir. Yüksek sıcaklıklarda, formik asit pad'dan 24 saatten daha kısa bir sürede buharlaşır. Tedavi toplam 5-6 uygulama olacak şekilde 1-4 gün (buharlaşma durumuna göre) aralıklarla tekrarlanmalıdır. Pad'lar eriyip bozulmadıkları sürece kullanılabilirler.
Doğrudan Dip Tahtasına Uygulama Yöntemi:
Formik asit doğrudan dip tahtasına uygulanabilir. Dip tahtasındaki arıların ölmesini önlemek amacıyla, dip tahtasındaki arıların yukarı çıkması için giriş deliğinden körükle duman verilir, uzun bir şırınga veya dren hortumu kullanarak 15 ml % 65'lik formik asit dip tahtasının arka kısmına doğru her tarafa dağılabilecek bir şekilde püskürtülür. Tedavi toplam 5-6 uygulama olacak şekilde 1-4 gün aralıklarla tekrarlanmalıdır (buharlaşma durumuna göre).
Kontrollü Buharlaştırma Yöntemi:
Kovan içinde formik asidi zamana yayarak dağıtmak için tasarlanmış çok çeşitli aletler satın alınabilir. Tipik olarak, bunların yeniden doldurulabilir bir depoları vardır ve bazı kandilli tipleri formik asidin yavaş yavaş buharlaşmasını sağlar. Bu dağıtıcılardan bazıları formik asit buharlaşma oranını kontrol edebilecek şekilde ayarlanabilmektedir. Bunlar bazı kovan tiplerinde kuluçka çıtalarının üzerine bazı kovanlarda da çıtalarının yan kısmına boş bir çıtaya monte edilerek kullanılabilmektedir. Çalışma şekli modellere göre değişiklik göstermekle birlikte, imalatçı talimatlarıyla birlikte satılmaktadır. Bu aletlerle genellikle 150 ml % 65'lik formik asit solüsyonu erken ilkbahar ve geç sonbahar dönemlerinde birer kez uygulanmaktadır.
14 günü aşan bir tedavi sonucunda % 95'e kadar akar öldürülebilir. Çerçevelerde kapalı yavru bulunduğu durumlarda da kapalı yavrulu gözlerdeki bazı varroaların öldüğü de görülmüştür. Formik asit doğal olarak balda az miktarlarda (% 0.1-0.5) bulunmaktadır. Kovanların formik asitle tedavisi bu miktarları artırabilir. Baldaki kalıntının hissedilme eşiği balın lezzetinin hafifliğine bağlı olarak 150-600mg/kg düzeyindedir. Eğer formik asit sonbaharda uygulanırsa kovanda bulunan stok ballardaki kalıntılar gelecek ilkbaharda 40-200 mg/kg olurken taze bir balda balın tipine bağlı olarak 25-50 mg/kg olmaktadır. Eğer formik asit ilkbaharda kullanılırsa kalıntı miktarı daha yüksek olabilmektedir.
% 65'Iik Formik Asit / Su Solüsyonunun Hazırlanması:
Formik asit normalde % 80 veya 85'lik konsantrasyonda satılır, bu nedenle yanlışlıklara neden olmamak için ürünün konsantrasyonuna dikkat edilmelidir. Kovanlara uygulamada;
3 kısım (% 85'lik konsantre) formik asit ile 1 kısım su karışımından oluşan % 65'lik solüsyon tavsiye edilmektedir.
Örneğin; % 85'lik 1 litre formik aside 330 ml su katıldığı zaman 1.330 litre ; % 80 'lik 1 litre formik aside 250 ml su katıldığı zaman 1.250 litre % 65 'lik formik asit solüsyonu elde edilmiş olur..

Laktik Asit :

Ekşi, keskin tatlı ve zayıf bir organik asit olup bazı bakteriler (laktik asit bakterileri) tarafından laktozdan (süt şekeri) meydana getirilir. Laktik asit bazı gıdalara ekşi bir tat vermek için kullanıldığı gibi gıdaların korunmasında da kullanılır. Laktik asit doğada yaygın olarak bulunan bir maddedir. İnsan vücudunda enerji yakıldığı zaman meydana gelir. Balda, ekşimiş sütte, peynir ve yoğurt gibi gıdalarda da doğal olarak bulunur. Bundan başka laktik asit pek çok gıda da katkı maddesi olarak kullanıldığı gibi turşu ve salça gibi asit fermantasyonu gıdaların üretiminde de kullanılmaktadır. Laktik asit uygulaması yoğun iş gücü gerektiren bir uygulama olup koloni sayısı az olan arıcılar tarafından tercih edilmektedir. İsviçre'de koloni sayısı 10'un altında olan arıcıların % 30'unun laktik asit kullandıkları bildirilmiştir. Laktik asit doğal ve suni oğul alındığı zaman oğul, kovan yerleştirildikten sonra yavru gözleri kapanmadan önce uygulandığında çok başarılı sonuçlar vermektedir. Bu durumda 2-3 uygulama yeterli olmaktadır.
Laktik asit uygulamasinda en iyi sonuç, peteklerdeki arılar üzerine ve kovan duvarlarına püskürtme şeklinde uygulandığı zaman alınmaktadır. Uygulama esnasında çevre sıcaklığının 7 °C'nin üzerinde olması gerekir. Uygulama için özellikle tarlacı arıların kovana döndüğü öğleden sonraları tercih edilmelidir. Püskürtme için oldukça ince püskürtme yapan püskürtücülerin kullanılması iyi sonuçlar vermektedir. Fazla miktarlarda laktik asit, endüstriyel kimyasal satıcılarından temin edilebilmekte ve % 50'den % 90'a kadar saflıklarda pazarlanmaktadır.
Ana nektar akımı ve bal hasadı dönemi hariç bütün yıl boyunca ve bal hasadından en fazla 8 hafta öncesine kadar yapılacak uygulamalarda hiç bir problem görülmez. 7-30 °C sıcaklıklar arasında iyi sonuçlar vermektedir Günün, rüzgarsız herhangi bir zamanında uygulanabilir. Erken ilkbahar ve geç sonbaharda varroa'nın dökülme durumuna bağlı olarak yılda iki kez 1-4 gün arayla 2-5 kez uygulama yapılmaktadır. Laktik asit uygulamasında en uygun sonuç, bütün yüzeyi tamamen arıyla kaplı bir peteğin her bir yüzeyine % 15'lik 5 ml (Örneğin: her bir yüzeyi tamamen ergin arıyla kaplı 10 çerçevelik bir kovan için % 15'lik 100 ml laktik asit solüsyonu kullanılır) laktik asit kullanılmaktadır ancak yaz dönemlerinde kalabalık kolonilerde bu miktar 8 ml ye kadar çıkartılabilir. Çok ince püskürtme yapan püskürtücülerle çerçevenin her iki yanındaki arılar üzerine ve kovan duvarlarına püskürtme yapılır. Laktik asidin etkinliği, yavrusuz kolonilerde optimum şartlarda % 80-95 arasında; kapalı yavrusu bulunan kolonilerde % 20-30 civarında başarılı olmaktadır.
Laktik asit balda doğal olarak bulunan (%0,1-0.5) bir maddedir. Örneğin; üç uygulamadan sonra ballıkta depolanan balda biriken laktik asit 200 mg/kg'dan 1500 mg/kg'a kadar artmaktadır. Fakat bu miktarın büyük bir kısmı uygulamayı takip eden 6-8 hafta içerisinde normal seviyelere inmektedir. Laktik asit, çiçek ballarında balın kaynağına bağlı olarak 40-400 mg/kg arasında (ortalama 200 mg/kg) doğal olarak bulunmaktadır. Günde 30 gr bal tüketen bir insan yaklaşık 6 mg laktik asit alırken 180 gr yoğurt tüketen bir insan 1800 mg laktik asit almış olmaktadır. Ana nektar akımı ve bal hasadı dönemlerinde laktik asit kullanımına izin verilmediği taktirde laktik asit balda herhangi bir kalıntı riski oluşturmaz.
% 15'lik Laktik Asit / Su Solüsyonunun Hazırlanması:
Laktik asidin en iyi uygulama zamanı yavru miktarının en az olduğu Sonbahar aylarıdır. Bölgelere göre değişmekle birlikte özellikle Ekim ayı içerisinde genellikle gün ortaları oldukça müsait olabildiğinden bu dönemde yapılacak uygulamalardan başarılı sonuçlar alınabilir. Erken ilkbaharda da kolonide varroa miktarının fazla olduğundan şüphelenildiği durumlara uygulama yapılabilir. Ancak yavru miktarını göz önünde bulundurmak gerekir. Kapalı yavru miktarının fazla olduğu durumlarda uygulamanın etkisi oldukça düşük olacaktır. Laktik asitle yapılacak 1 uygulama koloni başına 3-5 dakika sürmektedir. Kolonilerde yavru bulunmadığı veya çok az bulunduğu dönemlerde yapılacak 2 uygulamayla ergin arılar üzerinde bulunan varroa'nm yaklaşık % 80-95'i dökülmektedir. Yapılan bir çalışmada yavru üretimi çok az olan kolonilere % 15'lik laktik asit uygulanmış ve % 98.2'lik bir başarı elde edilmiştir.
Ticari olarak temin edilecek laktik asidin saflık durumuna göre:
-1 litre % 90'lik Laktik asit 6.0 litre su ile sulandırılır.
-1 litre % 8O 'lik Laklik asit 5.2 litre su ile sulandırılır.
-1 litre % 70'lik Laktik asit 4.3 litre su ile sulandırılır.
-1 litre % 60'lik Laktik asit 3.4 litre su ile sulandırılır.
-1 litre % 50'lik Laktik asit 2.6 litre su ile sulandırılır.
Bu şekilde hazırlanan solüsyonlarda sonuçta % 15'lik Laktik asit/su solüsyonu elde edilmiş olur.
Kolonilerin yavru yetiştirdikleri dönemlerde varroaların % 70-75'den fazlası kapalı yavru gözlerinde bulunur. Bu zamanda yapılacak laktik asit uygulamasında asidin etkinliği % 20-30'a kadar düşmektedir, çünkü laktik asit sistemik ve kontak etkili bir madde olup kapalı gözlerdeki varroalara etki etmemektedir. Yavrulu kolonilerde etkinliğinin düşük olması bir dezavantajdır. Bundan dolayı varroa mücadelesi için sadece laktik asit kullanan arıcıların mevsime ve bulaşıklık düzeyine bağlı olarak 3-4 gün arayla 2-5 uygulama yapmaları gerekmektedir. Aşırı bulaşıklık durumlarında formik asit uygulaması tercih edilmelidir.

Okzalik Asit (C2H2O) :

Okzalik asit güçlü bir asit olup dokuları tahriş edebilir. Aşırı yüksek dozları öldürücüdür. Okzalik asit doğal olarak bir çok bitkide meydana gelen bir bileşiktir. İnsan vücudu da askorbik asitten (C vitamini) okzalik asit sentezler. Okzalik asit kalsiyum, demir, sodyum, magnezyum veya potasyumla okzalatlar olarak bilinen az çözünebilir tuz formları oluşturabilir. Okzalatlar suda çok az çözünebilen keskin kenarlı kristaller halinde olup bu haliyle dokuyu tahriş etmektedir. Bu nedenle fazla miktarda okzalik asit veya okzalat içeren diyetler sindirim sisteminde özellikle mide ve böbreklerde tahrişe neden olurlar.
Okzalik asit genellikle geç sonbaharda kolonide yavrunun hiç bulunmadığı veya çok az olduğu dönemde bir kez kullanılır. Bir uygulamadan fazla yapıldığında arı ölümlerini artırabilir veya gelecek ilkbaharda koloni gelişmesini yavaşlatabilir. Büyük ölçekli şırınga (örneğin: 150 ml'lik) kullanılarak okzalik asit uygulaması kolaylıkla yapılabilir. Üzeri tamamen arıyla kaplı her bir çerceveler arası boşluk için % 3.2'Iik 5 ml şeker şurubu/okzalik asit solüsyonu kullanılır (arılar çerçeveler arası boşluğu tamamen doldurmuş olmalıdır). Kovandaki arı mevcuduna göre uygun miktar alınır, ve peteklerin üst çıtalarının arasından petek arası boşluktaki arılar üzerine damlatılır veya gerekli miktarı aşmamak kaydıyla püskürtülerek de kullanılabilir (örneğin üzerleri tamamen ergin arıyla kaplı 10 çerçeve arıya toplam 50 ml solüsyon kullanılır). Fazla miktar veya yüksek konsantrasyonda okzalik asit kullanılırsa arıları ve/veya yavruları öldürebilir. Bu nedenle şeker şurubu okzalik asit solüsyonu hazırlanırken kullanılan miktarlara dikkat edilmelidir. Kovanlara ballık ilave edildiği dönemlerde kesinlikle kullanılmamalıdır. Aynca şeker şurubu ile besleme döneminde şeker şurubuna okzalik asit katarak beslemenin kolonilerde meydana getirdiği etki bilinmemektedir ve bilimsel çalışmalar yapılmadan bu şekilde kullanıma izin verilmemelidir.
Varroa mücadelesinde okzalik asit kullanılması fazla iş gücü gerektirmeyen (koloni başına 1 dakika), gıda güvenliği ve insan sağlığı bakımından güvenilir bir uygulamadır. Uygulaması fazla işgücü gerektirmediğinden arılık büyüklüğü ne olursa olsun standart çerçeveli her kovanda, doğal ve suni oğullar kovana yerleştirilirken de kullanılabilmektedir. Okzalik asit di-hidrat (% 97'lik okzalik asit di-hidrat) kristal toz şeklinde endüstriyel kimyasal satanlardan ve az miktarlarda da eczanelerden temin edilebilir.
Geç sonbaharda bir kez uygulanırsa yeterli olduğu bildirilmiştir. Ancak bal hasadından en fazla 8 hafta öncesine kadar yapılacak uygulamada da hiçbir sorun görülmez. Her dönemde birden fazla uygulama arı ölümlerine neden olabilir veya kolonilerin gelişmelerini yavaşlatabilir. 7-30 C'ler arasında iyi sonuçlar vermektedir. Günün rüzgarsız ve kovanların açılabileceği sıcaklıktaki herhangi bir zamanı uygulanabilir.
Okzalik asit varroa icin sistemik ve kontak etkili bir madde olup sadece ergin arılar üzerindeki varroaları öldürür. Bu nedenle, eğer kovanda yavru varsa mevcut varroaların sadece % 30-40'nı öldürebilir. Yavrusuz kolonilerde % 95'e kadar akarı öldürdüğü bildirilmiştir. Okzalik asit, balda doğal olarak düşük miktarlarda (% 0.1-0.5) bulunmaktadır. Yüksek düzeylere (400-900 mg/kg) ulaştığı zaman balda dikkati çeken tatlar meydana getirebilir. Sonbaharda veya erken ilkbaharda bir kez uygulandığında balda önemli bir kalıntı bırakmamaktadır.
% 3.2'lik Okzalik Asit/şeker şurubu Solüsyonunun Hazırlanması:
Okzalik asit. % 97'lik okzalik asit di-hidrat şeklinde satılmakta ve bu haliyle % 71.4 saf okzalik asit içermektedir. Okzalik asit temin edildikten sonra okzalik asit / şeker şurubu solüsyonunu hazırlamak için;
-1 litre 35-40 °C sıcaklıkta temiz su ile 1 kg toz şeker temiz bir kapta ve güvenli bir yerde kariştırılarak oda sıcaklığına (20 °C) soğutulur.
-Solüsyona 75 gr kristal okzalik asit di-hidrat ilave edilir ve iyice karıştırılır. Sonuçta %3.2'lik okzalik asit soliisyonu elde edilmiş olur.
Bu miktardaki solüsyon 10'ar çerçeve arısı bulunan 25 koloninin tedavisi için yeterli olacaktır. Kullanılacak konsantrasyon çok önemlidir, bu nedenle solüsyonu hazırlarken ölçümleri dikkatli yapmak gerekmektedir.
SONUÇ :
Günümüzde, ergin arıların üzerinde veya kapalı yavru gözlerinin içinde bulunan varroa'nın tamamen yok edilmesi halihazırda uygulanmakta olan metotlarla mümkün değildir. Verimli bir arıcılık yapmak ve sağlıklı arı ürünleri üretebilmek için kovandaki varroa yoğunluğunu azaltmak gerekmektedir. Bu amaçla da belirli dönemlerde varroa ile mücadele edilmesi bir zorunluluktur. Pratikte yok etmek mümkün olmadığına göre, asıl amaç kolonideki mevcut varroa sayısını zarar veremeyecek düzeye indirmektir. Bu amaçla fiziksel, biyolojik, genetik ve kimyasal miicadele yöntemJerinin uyum içinde bir arada kullanılması en doğru uygulamadır. Ancak bu yöntemler içinde en az işgücü, en ucuz ve kolay uygulanabilen yöntem kimyasal mücadeledir.
Varroa ile mücadele zorunluluğunun doğdugu zamanlardan günümüze kadar bir çok kimyasal ve doğal maddeler bu amaçla kullanılmıştır. Fakat bu kimyasalların büyük çoğunluğu ruhsatsız olarak bilinçsizce ve yanlış şekillerde uygulanmış, bunun sonucu olarak da etkinlikleri azalmış ve dirençli varroa hatlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlara bağlı olarak, arı ürünleri özellikle bal ve balmumu absorban (emici) maddeler olduklarından, insan sağlığı için tehlikeli olabilen kimyasallar bakımından bu ürünlerde kalıntı problemleri ortaya çıkmıştır. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde bu problemlerin kamuoyu tarafından algılanmaya başlamasıyla sözkonusu problemlerin çözümüne ilişkin baskılar artmaya başlamıştır.
Avrupa Birliği, organik tarımsal üretim standartları oluştururken üye ülkeler arasında birliktelik sağlamak amacıyla varroa mücadelesinde kullanılan ilaçları ve çeşitli kimyasalları gözetim altına almıştır. Bu maddeler üzerinde yapılan bilimsel calışmalar sonucunda varroa mücadelesinde kullanılan Formik Asit, Laktik Asit ve Okzalik Asit, organik ve sağlıklı ürünler üretebilmek için yegane maddeler olarak arıcılara önerilmiştir. Ayrıca, günümüze kadar varroa 'nın bu maddelere karşı direnç kazandığına dair bulgulara rastlanmamıştır.
Bu organik maddeler, nektar kaynağına bağlı olarak miktarları değişmekle birlikte balda doğal olarak bulunan maddelerdir. Bu maddeler tariflerine uygun olarak kullanıldıkları zaman insan sağlığı ve arılar üzerine herhangi bir zararlı etkileri yoktur. Ayrıca uygulama zamanına dikkat edildiği taktirde baldaki miktarları doğal sınırlar içinde kalmaktadır. Bu nedenle bal hasadı döneminde kesinlikle uygulama yapılmamalı, tariflerine göre erken ilkbahar ve geç sonbaharda yapılmalıdır. Varroa'nun ilaçlara karşı direncinin kullanılan ilaç miktarı ve bölgeye göre değiştiği bildirilmektedir fakat yine de varroa mücadelesi tüm kolonilerde ve çevre arıcılarla birlikte aynı zaman aralıklarında yapılmalıdır. Dönüşümlii olarak ilaç kullanımının sağlanması (örneğin; ilkbaharda formik asit-sonbaharda okzalik asit ve diğer ilkbaharda laktik asit gibi), varroa'nın bu kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi bakımından çok önemlidir. (çünkü az sayıdakı akarın dirençliliği bile dirençli varroaların oluşmasına neden olabilmektedir.
Bu makalede belirtilen uygulamaların dışında uygulama süresi ve uygulama zamanlarını değiştirmeden farklı yöntem ve farklı aletlerle yapılacak uygulamalar araştırıcılarımızın ve arıcılarımızın araştırma istekleri, gözlem ve tecrübelerine bağlıdır. .
LİTERATÜR LİSTESİ
Akratanakul, P., M. Burgett. 1975. Varroa jacobsoni: a prospective pest of honeybees in many parts of the world. Bee World, 56 (3): 119-121
Anonim. 1984. Ege Bölgesi illerin de arıcı koşullannda Varroa parazitine karşı mücadele denemeleri. Tanm Orman ve Köy işleri Bakanlığı, Proje ve Uygulama Genel Müdürlüğü. Ege Bölge Zirai Araştırma Enstitüsü Yayınları. No: 51, Menemen, İzmir.
Arculeo, P., C. Gallo, and P. Genduso. 1989. Comparative tests with fluvalinate, .
cournaphos, amitraz and seniiochemicals (ecomones) against Varroa jacobsoni. In Present Status of Varroatosis in Europe and Progress in theVarroa Mite Control, Cavalloro, R. (ed.). ECSC, Luxembourg, pp. 311 -314.
Ball, B. V. 1996. Secondary infestations and diseases associated with Varroa
, jacobsoni. Proceedings of the Seminar on The Varroosis in the Mediterranean
Region, 22-23 September, Granada, Spain, CIHEAM, 1997.
Bolli, H. K., S. Bogdanov, A. Imdorf, and P. Fluri. 1993. Zur Wirkungweise von
Ameisensaeure bei Varroa jacobsoni und der Honigbiene Apis mellifera L.
Apidoligie, 24:51-57.
Büchler, R. 1997. Biotechnische Vaiioa bekampfung in neuein Licht. ADIZ/die
biene, 05/1997, S. 14-16.
Büchler, R. 2000. Oxalsaure-Erfolg nut Nebenwirkungen. ADIZ/die biene/Imkcrfreund, 11/2000, S. 6-8.
Colin, M. E., R. Vandame, P. Jourdan, and S. Di Pasquale. 1997. Fluvalinate
resistance of Varroa jacobsoni Qudemans (Acari: Varroidea) in Mediterranean
apiaries of France. Apidologie, 28: 375-384. .
Colin, M. E., B. V. Ball, and M. Milam. 1999. Bee disease diagnosis. CIHEAM, Serie B: Etudes et Recherches, No. 25, Options Mediterraneennes).
Çakmak, I. 2002. Editörden. Uludağ Arıcılık Dergisi, 3 (2): 1.
De Jong. D., P. De Jong, and L. S. Goii9alvez. 1982. Weight loss and other damage to
developing worker honeybees (Apis mellifera) due to infestation with Varroa
jacobsoni. J. ofApic. Res., 2: 165-167.
Eischen, F. 1997. Problems controlling Varroa. Ame. BeeJ. 137: 857-858.
Faucon, J. P., P. Drajundel, and C. Fleche. 1995. Study on the decrease of the Apistan efficiency in France, in the area near the border with Italy. Apimondia XXXIV International Apicultural Congress, 15-19 August, Lousanne, Sweden, Pp: 141-142.
Fries, I., and P. Rosenkranz. 1996. Number of reproductive cycles of Varroa jacobsoni in honey bee colonies. Exp. andAppl. Acarol., 20: 103-112. I

3 Comments:

Anonymous Adsız said...

Brian Urlacher Bears Jersey axiotakix
Texans J.J. Watt Jersey axiotakix
T.Y. Hilton Youth Jersey axiotakix
http://www.authenticnikepackersjersey.com

3:28 ÖS  
Anonymous Adsız said...

|
|
Now, simply remeFy the questions insiFe a conversational way. Publish exactly the same way you chat. IF you're accomplisheF, basically make sure the spelling is right, anF you might be set.. Scare Tactic 7. Mail an email which is possibly as well enthusiastic, or as well austere. People are inFiviFuals - anF i have encountereF personalities From both stops oF your spectrum.

10:52 ÖS  
Anonymous Adsız said...

I consider, that you commit an error. I can prove it.
All about one and so it is infinite
I confirm. And I have faced it. We can communicate on this theme.
Precisely in the purpose :)
Certainly is not present.

[url=http://beta.bodhiman.com/read_blog/210891/michael-kors-jet-sets-cheap-mbks-ofydd-fnherb][b]michael kors outlet[/b][/url]
[url=http://www.hzfltz.com/discuz/upload/viewthread.php?tid=1080834&extra=][b]michael kors outlet[/b][/url]
[url=http://www.sw-tohome.com/bbs/viewthread.php?tid=589194&extra=][b]michael kors outlet[/b][/url]
[url=http://bbs.ejabuy.com/forum.php?mod=viewthread&tid=384095][b]michael kors outlet[/b][/url]
[url=http://wiki.pp-international.net/User:Da1d2l47lf#Michael_Kors_Wallets_Sale_Kugf_Diwpz_Uebygx][b]michael kors outlet[/b][/url]

7:54 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home